9789750510236
511313
https://www.maltepekitabevi.com/estetigin-huzursuzlugu-sanat-rejimi-ve-politika
Estetiğin Huzursuzluğu Sanat Rejimi ve Politika
25.20
Rancière, günümüzün en özgün siyaset ve sanat kuramcilarindan. Her iki alanda da ufuk açici ve ezber bozucu kuramlar gelistirmesinin yani sira, bu iki alani daima birbirleriyle iliskileri içinde ele aliyor. Çünkü ona göre sanat ve siyaset, birbirleriyle “arizî” olarak temas eden, iki sabit ve ayri gerçeklik degil. Ortak bir mekân kurma, bu mekânda yer alacak özneleri ve nesneleri tanimlama etkinligi, sanatin ve siyasetin bulusma noktasini olusturuyor. Estetik de, Platon'dan günümüze sanatin ve sanat üzerine söylemin geçirdigi tarihsel dönüsümün son noktasi. Neyin sanat olup neyin sanat olmadigini belirleyen özgül bir “tanimlama rejimi”. Bu rejim, Kant ve Schiller'in kayda geçirip kuramlastirdiklari “sanatin özerklesmesi” süreciyle basliyor; Baudelaire'le, Mallarmé'yle, 20. yüzyilin avangardlariyla devam ediyor. Schiller'in “amaçsiz özgür oyun” diye tarif ettigi sanatin özerkligi, gündelik hayattaki tahakkümden bagimsiz bir mekâni ve etkinligi vaat ediyor. Iste “estetik devrim”le siyasal devrim, sanatsal avangardla siyasal avangard tam bu noktada bulusuyor: “Tahakkümden baska bir seye adanacak bedenler” yaratma umudunda, özgürlesme vaadinde. Estetigin Huzursuzlugu, sanatin, politikanin, ütopyalarin sonunun ilan edildigi bir dönemde, estetige radikal politikadaki rolünü yeniden kazandiriyor.
Rancière, günümüzün en özgün siyaset ve sanat kuramcilarindan. Her iki alanda da ufuk açici ve ezber bozucu kuramlar gelistirmesinin yani sira, bu iki alani daima birbirleriyle iliskileri içinde ele aliyor. Çünkü ona göre sanat ve siyaset, birbirleriyle “arizî” olarak temas eden, iki sabit ve ayri gerçeklik degil. Ortak bir mekân kurma, bu mekânda yer alacak özneleri ve nesneleri tanimlama etkinligi, sanatin ve siyasetin bulusma noktasini olusturuyor. Estetik de, Platon'dan günümüze sanatin ve sanat üzerine söylemin geçirdigi tarihsel dönüsümün son noktasi. Neyin sanat olup neyin sanat olmadigini belirleyen özgül bir “tanimlama rejimi”. Bu rejim, Kant ve Schiller'in kayda geçirip kuramlastirdiklari “sanatin özerklesmesi” süreciyle basliyor; Baudelaire'le, Mallarmé'yle, 20. yüzyilin avangardlariyla devam ediyor. Schiller'in “amaçsiz özgür oyun” diye tarif ettigi sanatin özerkligi, gündelik hayattaki tahakkümden bagimsiz bir mekâni ve etkinligi vaat ediyor. Iste “estetik devrim”le siyasal devrim, sanatsal avangardla siyasal avangard tam bu noktada bulusuyor: “Tahakkümden baska bir seye adanacak bedenler” yaratma umudunda, özgürlesme vaadinde. Estetigin Huzursuzlugu, sanatin, politikanin, ütopyalarin sonunun ilan edildigi bir dönemde, estetige radikal politikadaki rolünü yeniden kazandiriyor.
Tüm kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 25,20 | 25,20 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.