9789759956042
557749
https://www.maltepekitabevi.com/turk-entelektuel-tarihinin-tesekkul-devri
Türk Entelektüel Tarihinin Teşekkül Devri
37.80
Türk entelektüel tarihinin tesekkül devri, zihniyet dünyamizla hayat felsefemizin yörüngesini belirleyen zaman
dilimidir. Islâm tasavvurumuzun olustugu bu dönem, Horasan-Türkistan havzasinin Müslümanlasmasina paralel olarak derinlesir ve sonraki zamanlarin mayasi olur. Düsünce, ne derecede kemâli yoklarsa yoklasin, ehemmiyetli bir cephesiyle kurulus döneminin ürünü olduguna göre devamli olarak ilhâm alinan kaynak burasidir.
Bir fikir hangi asamalari kat ederse etsin esas itibariyle geriye dogru bakarak ileriye dogru akar. Tefekkür hayatimizin sicil kayitlarini toplayan Fârâbî'yle Mâtürîdî'nin diktigi, Ibn Sînâ, Yûsuf Has Hâcib ve Gazzâlî'nin
suladigi agacin meyveleri Osmanlilar tarafindan devsirilir. Diger bir ifadeyle fikrî ve siyasî gelenegimiz Horasan-Türkistan havzasinda filizlenerek meyveye durur. Osmanli cografyasinda da kemâle erer. Düsünce âlemimiz bu sekilde eskinin tazyiki altinda sekillenerek kendisini bulur.
Türk tarihi aksiyon hâline gelmis düsünce, amel hâline gelmis fikirdir. Fikir yürütmenin yaninda nazar etmeye
de ehemmiyet veren entelektüel gelenegimiz, ne felsefenin içinde yitip gider, ne de hayatin içinde eriyip biter.
Spekülasyona da tedebbüre de hak ettigi yeri verir. Sosyo-kültürel unsurlara hem dinî hem de felsefî mânâlar
yükler. Hayat felsefesini idrâk edilen tarih ve cografyayla irtibatli kilar. Fikri hisse, hissi fikre dönüstürür. Zihniyet dünyasiyla tecrübe edilen âlem arasindaki uçurumu ortadan kaldirir. Hayata mâl edilmeyen bir düsüncenin karsiligi olamayacagini tesciller. Düsünce bu sekilde hayatin bir aynasi olur, yasanilan zamanin nabzini
tutar, cevabini almak üzere soru sorar. Tefekkürün kendisi kadar neticesine de ehemmiyet veren Türk filozofu,
yalnizca aramanin hazziyla yetinmez. Menzile ve maksada da erismeye çalisir.
dilimidir. Islâm tasavvurumuzun olustugu bu dönem, Horasan-Türkistan havzasinin Müslümanlasmasina paralel olarak derinlesir ve sonraki zamanlarin mayasi olur. Düsünce, ne derecede kemâli yoklarsa yoklasin, ehemmiyetli bir cephesiyle kurulus döneminin ürünü olduguna göre devamli olarak ilhâm alinan kaynak burasidir.
Bir fikir hangi asamalari kat ederse etsin esas itibariyle geriye dogru bakarak ileriye dogru akar. Tefekkür hayatimizin sicil kayitlarini toplayan Fârâbî'yle Mâtürîdî'nin diktigi, Ibn Sînâ, Yûsuf Has Hâcib ve Gazzâlî'nin
suladigi agacin meyveleri Osmanlilar tarafindan devsirilir. Diger bir ifadeyle fikrî ve siyasî gelenegimiz Horasan-Türkistan havzasinda filizlenerek meyveye durur. Osmanli cografyasinda da kemâle erer. Düsünce âlemimiz bu sekilde eskinin tazyiki altinda sekillenerek kendisini bulur.
Türk tarihi aksiyon hâline gelmis düsünce, amel hâline gelmis fikirdir. Fikir yürütmenin yaninda nazar etmeye
de ehemmiyet veren entelektüel gelenegimiz, ne felsefenin içinde yitip gider, ne de hayatin içinde eriyip biter.
Spekülasyona da tedebbüre de hak ettigi yeri verir. Sosyo-kültürel unsurlara hem dinî hem de felsefî mânâlar
yükler. Hayat felsefesini idrâk edilen tarih ve cografyayla irtibatli kilar. Fikri hisse, hissi fikre dönüstürür. Zihniyet dünyasiyla tecrübe edilen âlem arasindaki uçurumu ortadan kaldirir. Hayata mâl edilmeyen bir düsüncenin karsiligi olamayacagini tesciller. Düsünce bu sekilde hayatin bir aynasi olur, yasanilan zamanin nabzini
tutar, cevabini almak üzere soru sorar. Tefekkürün kendisi kadar neticesine de ehemmiyet veren Türk filozofu,
yalnizca aramanin hazziyla yetinmez. Menzile ve maksada da erismeye çalisir.
Türk entelektüel tarihinin tesekkül devri, zihniyet dünyamizla hayat felsefemizin yörüngesini belirleyen zaman
dilimidir. Islâm tasavvurumuzun olustugu bu dönem, Horasan-Türkistan havzasinin Müslümanlasmasina paralel olarak derinlesir ve sonraki zamanlarin mayasi olur. Düsünce, ne derecede kemâli yoklarsa yoklasin, ehemmiyetli bir cephesiyle kurulus döneminin ürünü olduguna göre devamli olarak ilhâm alinan kaynak burasidir.
Bir fikir hangi asamalari kat ederse etsin esas itibariyle geriye dogru bakarak ileriye dogru akar. Tefekkür hayatimizin sicil kayitlarini toplayan Fârâbî'yle Mâtürîdî'nin diktigi, Ibn Sînâ, Yûsuf Has Hâcib ve Gazzâlî'nin
suladigi agacin meyveleri Osmanlilar tarafindan devsirilir. Diger bir ifadeyle fikrî ve siyasî gelenegimiz Horasan-Türkistan havzasinda filizlenerek meyveye durur. Osmanli cografyasinda da kemâle erer. Düsünce âlemimiz bu sekilde eskinin tazyiki altinda sekillenerek kendisini bulur.
Türk tarihi aksiyon hâline gelmis düsünce, amel hâline gelmis fikirdir. Fikir yürütmenin yaninda nazar etmeye
de ehemmiyet veren entelektüel gelenegimiz, ne felsefenin içinde yitip gider, ne de hayatin içinde eriyip biter.
Spekülasyona da tedebbüre de hak ettigi yeri verir. Sosyo-kültürel unsurlara hem dinî hem de felsefî mânâlar
yükler. Hayat felsefesini idrâk edilen tarih ve cografyayla irtibatli kilar. Fikri hisse, hissi fikre dönüstürür. Zihniyet dünyasiyla tecrübe edilen âlem arasindaki uçurumu ortadan kaldirir. Hayata mâl edilmeyen bir düsüncenin karsiligi olamayacagini tesciller. Düsünce bu sekilde hayatin bir aynasi olur, yasanilan zamanin nabzini
tutar, cevabini almak üzere soru sorar. Tefekkürün kendisi kadar neticesine de ehemmiyet veren Türk filozofu,
yalnizca aramanin hazziyla yetinmez. Menzile ve maksada da erismeye çalisir.
dilimidir. Islâm tasavvurumuzun olustugu bu dönem, Horasan-Türkistan havzasinin Müslümanlasmasina paralel olarak derinlesir ve sonraki zamanlarin mayasi olur. Düsünce, ne derecede kemâli yoklarsa yoklasin, ehemmiyetli bir cephesiyle kurulus döneminin ürünü olduguna göre devamli olarak ilhâm alinan kaynak burasidir.
Bir fikir hangi asamalari kat ederse etsin esas itibariyle geriye dogru bakarak ileriye dogru akar. Tefekkür hayatimizin sicil kayitlarini toplayan Fârâbî'yle Mâtürîdî'nin diktigi, Ibn Sînâ, Yûsuf Has Hâcib ve Gazzâlî'nin
suladigi agacin meyveleri Osmanlilar tarafindan devsirilir. Diger bir ifadeyle fikrî ve siyasî gelenegimiz Horasan-Türkistan havzasinda filizlenerek meyveye durur. Osmanli cografyasinda da kemâle erer. Düsünce âlemimiz bu sekilde eskinin tazyiki altinda sekillenerek kendisini bulur.
Türk tarihi aksiyon hâline gelmis düsünce, amel hâline gelmis fikirdir. Fikir yürütmenin yaninda nazar etmeye
de ehemmiyet veren entelektüel gelenegimiz, ne felsefenin içinde yitip gider, ne de hayatin içinde eriyip biter.
Spekülasyona da tedebbüre de hak ettigi yeri verir. Sosyo-kültürel unsurlara hem dinî hem de felsefî mânâlar
yükler. Hayat felsefesini idrâk edilen tarih ve cografyayla irtibatli kilar. Fikri hisse, hissi fikre dönüstürür. Zihniyet dünyasiyla tecrübe edilen âlem arasindaki uçurumu ortadan kaldirir. Hayata mâl edilmeyen bir düsüncenin karsiligi olamayacagini tesciller. Düsünce bu sekilde hayatin bir aynasi olur, yasanilan zamanin nabzini
tutar, cevabini almak üzere soru sorar. Tefekkürün kendisi kadar neticesine de ehemmiyet veren Türk filozofu,
yalnizca aramanin hazziyla yetinmez. Menzile ve maksada da erismeye çalisir.
Tüm kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 37,80 | 37,80 |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.